AÇIK VERMEDEN BÜYÜMEK SORUN MU?
Türkiye ekonomisinin buzun zamandır sorunu açık vermeden büyüyememek olarak karşımıza çıkıyor. Açık vermeden bir türlü yaşayamaz hale geldik (getirildik). Bütçe açıkları ve cari açıklarla büyüyebiliyoruz. 2001 yılından bugüne kadar hep bu şekilde oldu maalesef. Arada bazı zamanlarda bu kural değişir gibi olsa da sürdürülebilir olamadı...
2020 yılsonu itibarıyla Türkiye’nin bütçe açığı %3,5, cari açık ta % 5 yani ne demek?
Her ikisi de çok yönetilebilir durmuyor maalesef...
Aslında rakamların büyümesinde Covid-19 salgınının etkisi de yok değil.
Ancak; bu sorun 2021 yılının en azından ilk yarısında aynı şekilde sürecek gibi duruyor.
RİSK
Türkiye yalnızca ekonomik açıdan değil sosyal ve siyasal açıdan da yüksek riskli bir ülke. Risklerin yüksekliğini ölçmekte kullandığımız iki ölçü var: İlki kredi ölçüm kuruluşlarının yaptığı ülke kredi değerlemesi ve buna göre verdikleri notlar.
CDS primi ülkenin borçlanma kâğıtlarının maliyetini belirliyor. Risk ne kadar yüksekse faiz de o kadar yüksek oluyor. Bu aralar CDS primleri düşmeye başladı biz de bekliyoruz.
İŞSİZLİK
Bu sorunun çözüm yolu da büyük ölçüde riskleri düşürüp doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını Türkiye’ye çekerek üretimi ve ihracatı artırmaktan geçiyor. Bunu yapabilmek için de ülkede ciddi manada uzun vadeli reformlara ihtiyaç var.
Hak, hukuk ve adalet hususunda yapılacak çalışmalar üzerine bir de LİYAKAT oturursa o zaman yeniden BÜYÜK TÜRKİYE CUMHURİYETİ diyerek her koltuğu rahatlıkla doldurabiliriz.
FAİZ ve ENFLASYON
Ülkemizde uzun süredir yüksek enflasyon sorun olarak karşımızda duruyor.
Yüksek enflasyon faizlerin de yüksek olmasına sebep oluyor.
Enflasyon; dönemsel olarak çok farklı sebeplerden kaynaklı olarak, hatta en büyük baş belası olarak bizim ayrılmaz bir parçamız haline geldi. Türk Lirasının değer kaybetmesi, üreten bir ülke olmadığımız için hammaddelerin büyük kısmının ithal ediliyor olması bizim için en büyük handikap haline geliyor.
Bu sebepler paramızın yabancı paralara karşı değer kaybetmesi dolayısıyla da üretim maliyetlerimizin yüksek olmasına sebep oluyor. Sebep sonuç ilişkisi hemen devreye giriyor ve bu artışlar hemen fiyatlara etki ediyor, doğal olarak da enflasyon canavarını beslemeye devam ediyor. Bu sorun da sürekli olunca da ne oluyor?
Faiz yükselmek zorunda kalıyor.
Paranızı değerli hale getirmezseniz kaçınılmaz son ile de karşı karşıya kalıyorsunuz.
Uzun vadeli Ekonomik İstikrar Paketleri ve Yapısal Reformlar yapmazsanız da bunun çözümünü bulmak nerdeyse imkansız hale gelecektir.
Çok değil AKP iktidarının ilk 5 yıllık dönemi sonrasında yapılan reformların etkisi kendisini çok güzel bir şekilde gösterdi ve Dış Güçlere karşı kendimizi gösterdik. Hemen her alanda yapılan reformlar ve gerçek kayıtlar hem paramızı değerli hale getirdi hem de Dış Güçlere karşı bizim de bir yerimiz olduğunu, Türkiye’nin de ciddiye alınması gerektiğini gösterdi.
Enflasyon düştü, faizler düştü...
Ekonomi gerçek anlamda toparlandı ve bizleri refaha yelken açan bir ülke haline getirdi. 2008 yılına kadar...
ÇÖZÜM VAR MI?
Türkiye Cumhuriyeti ekonomi yönetimi, bugüne kadar sorunları çözmek için sondan başa doğru gitti. Enflasyonu düşürme çalışmalarına faizi düşürmeye çalışarak başlandı.
Bu çalışmalarla ancak birkaç aylık düzelmeler yaşadı ve bunu da büyük bir başarı gibi lanse ettiler. Neden se hep aynı yönetim tarzını benimsemiş, hatalar üzerine kurgulanmış yönetim ilkeleri ile bir yere gelmeye çalıştılar. Risk yönetimi başkadır ve kesinlikle profesyoneller ile yapılmalıdır. Liyakat sorununu çözmeden bu iş asla düzelmeyecektir.
5N1K diye bir çözümleme vardır. Konu belirlenir ve nedenler sıralanır. Çözüm için arama motoruna gerek yok Motor gibi çalışan beyinler var bu ülkede.
Hem de bitmez tükenmez bir vatan aşkıyla yanarak çalışan...
Son olarak söylemek gerekirse, ülkemizin ekonomik sorunlarının birçoğu ekonomik olmayan sorunlardan kaynaklıdır.
Düzeltmek isteyenlere Vatan ve Millet aşkı ile çalışan bu beyinler yardımcı olacaktır.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARANLARA...
Serbülent ALTIPARMAK